ESİAD, EGİAD ve İZSİAD düzenledikleri ortak çevrimiçi toplantıda Avrupa Birliği Yeşil
Mutabakatı’nı masaya yatırdı.
Moderatörlüğünü ESİAD Yönetim Kurulu Üyesi ve Sürdürülebilirlik Yuvarlak Masası
Başkanı Süleyman Hançerli’nin yaptığı, Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı Mali
İşbirliği ve Proje Uygulama Genel Müdürü Bülent Özcan ve Ticaret Bakanlığı
Uluslararası Anlaşmalar ve Avrupa Birliği Genel Müdür Yardımcısı Bahar Güçlü’nün
konuk konuşmacı olduğu toplantıda Avrupa Birliği Yeşil Mutabakatı’nın kapsamı,
ihracat ve ithalata yapacağı etki, Türkiye’nin bu duruma yönelik çıkardığı yol haritası
konuşuldu.
Toplantının açılışında bir konuşma yapan ESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa
Karabağlı, Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı Mali İşbirliği ve Proje Uygulama
Genel Müdürü Bülent Özcan ve Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve Avrupa
Birliği Genel Müdür Yardımcısı Bahar Güçlü’ye katılımlarından dolayı teşekkür ederek
sözlerine başladı.
Türkiye’nin 16 Temmuz 2021’de AB Yeşil Mutabakat Eylem Planı ile atılacak adımları
belirlediğini ve bu planı olumlu bulduklarını söyleyen Karabağlı, “Ancak çok çeşitli
alanlarda başta sanayi olmak üzere bir çok sektörde AB Yeşil Mutabakatı
dönüşümlerinin masraflarının belirlenmesi kilit unsurdur” dedi.
Teşvik sisteminin gözden geçirilmesi, yeşil ve döngüsel ekonomilerde AB teşviklerinin
kullanılması konusunda Eylem Planı’nın bir yanıt vermesi gerektiğini belirten
Karabağlı, “AB tarafına baktığımızda AB Yeşil Mutabakatı’nın getirdiği dönüşüme
uygun imkanların neler olacağına dair entegre bir yaklaşım görüyoruz. Bizde bu
dönüşümün mali boyutu ile ilgili somut bir veri yok. Bu dönüşüme bütçeden nasıl bir
bütçe aktarılacak bilmiyoruz” diye konuştu.
Yelkenbiçer: “Paris Antlaşması’nı imzalamalıyız”
EGİAD Yönetim Kurulu Başkanı Alp Avni Yelkenbiçer de Avrupa Birliği Yeşil
Mutabakatı’nın özünde iklim ve çevreyle ilgili zorluklarla mücadele konusunda yeni
taahhütler öngören geniş ve etkili düzenlemelere haiz bir yol haritası sunduğunu
ifade etti.
2030’a kadar karbon salınımını yüzde 50 oranında azaltmak ve akabinde 2050’de
sıfıra indirmek hedefi olan AB Yeşil Mutabakatı’nda bu hedeflere ulaşabilmek için
sektörler özelinde kriterler, yeni vergiler ve iş modelleri gibi uygulamaların aşamalı
olarak getirileceğini hatırlatan Yelkenbiçer, “Yeşil Mutabakat çerçevesinde karbon
kaçağını azaltmak amacıyla sınırda karbon düzenlemesi mekanizmasıyla AB’de
uygulanan iklim değişikliği politikaları ile uyumlu düzenlemeleri hayata geçirmemiş AB
dışı ülkelerden gelen bazı mallar için getirilmesi planlanan ek yükümlülüklerin
uygulanacağı bir sistemin geliştirilmesine ilişkin çalışmalar devam ediyor” dedi.
Karbon emisyonu azaltımında AB’ye yapılan ihracata uygulanacak söz konusu karbon
vergisi ve eko etiketleme için yeni standartlar getirilmesinin bu alanda uyum sürecini
tamamlayamayanlar için ekstra yük demek olduğuna dikkat çeken Yelkenbiçer, “Buna
göre, iyileştirme ve uyum çalışmaları yapılmadığı takdirde Türkiye ihracatta pazar
kaybı yaşayabilir. Ayrıca, Yeşil Mutabakatı’na göre AB, artık başka ülkelerle yapacağı
ticaret anlaşmaları için aday ülkelerin Paris Antlaşması’nı “onaylama ve etkin bir
şekilde uygulaması” ön şartını getiriyor. Ülkemiz her ne kadar bahse konu anlaşmayı
henüz imzalamamış olsa da anlaşmayı imzalaması hususunda uluslararası baskı
oluşmadan önce bizlerin de destekleri ve dikkat çekmesi ile bir an önce imzacı
olmamızın iyi olacağı kanaatindeyiz” dedi.
Her tehdit bir fırsat barındırır bakış açısıyla AB Yeşil Mutabakatı’na yaklaşmak
gerektiğini vurgulayan Yelkenbiçer, “Türkiye’nin düşük karbonlu üretimi
desteklemesine ve bu şekilde yüksek karbonlu ülkelere göre avantajlı konuma
gelerek, AB ülkelerine yaptığı ihracatta pazar payını artırmasını da sağlayabilir” diye
konuştu.
Küçükkurt: “Küresel ısınmanın etkisi kutuplarla sınırlı algısı yaratıldı”
İZSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Küçükkurt ise AB Yeşil Mutabakatı’nın hem
üretimde hem de ticarette bir çok değişiklik öngördüğünü belirtti.
AB’nin 1990-2018 arasında uyguladığı politikalar ile ekonomisini yüzde 64 civarında
büyütürken sera gazları emisyonlarını da yüzde 25 oranında azaltmayı başardığına
dikkat çeken Küçükkurt, “Bu noktada karbon ayak izi yaşam döngüsü analizi gibi
kavramlar kapsamında gerçekleştirilecek dönüşümler, sanayicilerimizin üretim
kapasitesi önünde büyük bir engel gibi algılanmakla beraber bu durumu dünyaya
kabulümüzü gösterecek bir dönüşümü yaratmamız mümkündür” dedi.
AB ile uyumlu dönüşüm politikaları hayata geçirmek üzere kurulan senaryoya göre
karbon emisyonları üzerine ulusal düzeyde bir sınır getirilerek bir kota uygulanacağını
hatırlatan Küçükkurt, “Söz konusu sınırlar altında karbon emisyonu yüksek olan
şirketler piyasadaki daha verimli ve temiz enerjiyle üretim yapan firmaları dahi satın
almak zorunda kalacaklardır. Ancak hemen belirtmek isteriz, çok da geri noktada
değiliz. Sürece dahil olmak, ölçümler ve analizler ile sektörel yol haritalarımızı
belirlemek için yol almamız gerekiyor. Hızla bilim teknoloji ve liyakati esas alarak
topyekûn seferberlik içine girmek durumundayız” dedi.
Özcan: “AB Yeşil Mutabakatı Türkiye için bir fırsat”
Dışişleri Bakanlığı Avrupa Birliği Başkanlığı Mali İşbirliği ve Proje Uygulama Genel
Müdürü Bülent Özcan AB Yeşil Mutabakatı’nın Türkiye’ye fırsatlar da yarattığını ifade
etti. Gümrük Birliği süreci başladığında Türkiye ekonomisinin olumsuz etkileneceği
endişesi olduğunu hatırlatan Özcan, “Ancak gördük ki öyle olmadı, Türkiye’nin lehine
ihracat ithalat dengesi açısından ihracat lehine bir süreç dışında Gümrük Birliği o gün
Türk ekonomisinin yapısal değişimini sağladı” dedi. Bugün artıları ve eksileri ile
Gümrük Birliği’nin tartışılabileceğini söyleyen Özcan, “Ciddi fırsatları barındırdı ve Türk
iş dünyası bu süreçten yüzünün akıyla çıktı. AB Yeşil Mutabakatı ile benzer bir
dönüşüm süreci ile karşı karşıyayız” dedi.
Bu dönüşümde Türkiye’nin yeniden yapısal bir dönüşüme gireceğini belirten Özcan,
“Türk sanayisi bu dönüşümü yapabilecek esnekliğe sahip. Burada önemli olan
kamunun ve iş dünyasının aynı esneklik ve hızda olması gerekiyor. Bu konuda iş
dünyasının baskısı, talepkarlığı çok değerli ve önemli” dedi.
Yapısal değişimin finansal bir boyutu olduğuna da dikkat çeken Özcan, “AB Yeşil
Mutabakatı bu dönüşümün finansal paketini de açıklamış durumda. Yaklaşık 2 trilyon
Euro’luk bir paket ortaya koydu. Aslında bu mali güç zaten kullandıkları fonlardan
oluşuyor. Ancak bu fonların kullanımına yönelik bir tarz değişikliği göreceğiz” dedi.
Türkiye olarak AB üyesi olmadığımız için bu finansal paketin önemli bir boyutu olan
yapısal fonları kullanamadıklarını söyleyen Özcan, “İki ayrı pakette varız, bunlar
hangileri dersek, Katılım Öncesi Mali Yardımlar ve katılım sağladığımız birlik
fonlarından oluşuyor” dedi.
Türkiye’nin AB fonlarından kullandığı teşvik ve destekleri sektörel olarak ayrı ayrı
anlatan Özcan, “2021’de 3.2 milyar Euro’luk kaynak kullandık, 1.2 milyar Euro’luk bir
kaynak siyasi nedenlerle kesildiğini de belirtmek isterim. AB aynı eğilimi sürüyor,
katılım müzakerelerinin kesilmiş olması da bunda etken” dedi.
Güçlü: “Çok güçlü adımlar atmak zorundayız”
Ticaret Bakanlığı Uluslararası Anlaşmalar ve Avrupa Birliği Genel Müdür Yardımcısı
Bahar Güçlü ise iklim değişikliği günümüz ve gelecek nesillerin en önemli
problemlerinden biri olduğunu söyledi. BM’nin hazırladığı raporda iklim değişikliği
konusunda geri dönülemez noktaya çok yakın olduğunu belirttiğini söyleyen Güçlü,
“Çok güçlü adımlar atmaktan başka seçeneğimiz kalmadı. Bu anlamda AB Yeşil
Mutabakat Avrupa kıtasının yeni bir yol haritası diyebiliriz” dedi.
AB tüm politikalarını iklim değişikliğine uygun olacak şekilde değiştireceğini beyan
ettiğini ifade eden Güçlü, “2030 yılında yüzde 55 sera gazı emisyonu hedefini
yakalamak için yeni bir yasa tasarısı taslağı hazırladılar. Özellikle sera gazı
emisyonunda en etkili sektör olan enerjiye yönelik taslak mevzuatlar görüyoruz. Bizim
açımızdan önem arz eden sınırda karbon düzenleme mekanizması oldu” dedi.
İhracatımızın lokomotifi olan otomotiv sektöründe sıfır emisyon araçlara geçilmesini
öneren bir yönetmelik taslağı da hazırlandığını ifade eden Güçlü, “Tek değişiklik
olmayacak ama ihracatçılar arasında en fazla yankı uyandıran sınırda karbon
düzenlemesi olduğunu görüyoruz. AB dışında ABD, Kanada İngiltere gibi ülkeler de
karbon vergisi çalışmaları yürütüyorlar. Bizim açımızdan ihracatımızın yüzde 60’ını
etkileyecek bir düzenleme olacak” dedi.
Demir çelik, alüminyum, çimento gibi karbon salınımı yüksek sektörlere yönelik
önlemler öngörüldüğünü söyleyen Güçlü, “Taslağı incelediğimizde uygulamaya ilişkin
değerlendirmelerin yapılacağını ve bu malların kapsamının genişletilebileceğini
görüyoruz. Komisyon, AB bu güne kadar karbon kaçağı ile nasıl mücadele ediyordu,
artık sınırda karbon düzenlemesi bu eski mücadele yönteminin yerine alacak. Hedef
10 yıl içinde bunu kurmak” dedi.
AB’nin bu ürünlerin ithalatında ithalatçının muhatap alınacağını gördüklerini söyleyen
Güçlü, “İthalatçı her yıl 31 Mayıs tarihinde bir önceki yıl yaptığı ithalatına dair bir
beyanname sunacak. İthal ettiği toplam mal miktarı, toplam emisyon miktarı buna
karşılık gelen SKDM sertifikasını sunması gerekiyor” dedi.
AB Yeşil Mutabakatı’nın 1 Ocak 2023 tarihinde başlaması öngörüldüğünü söyleyen
Güçlü, “Bu çok iddialı bir hedef. Yasalaşma zaten en az 1 yıl sürüyor. Üstelik
uygulamaya ilişkin detaylar ise uygulama tüzüklerine bırakılmış durumda.
Uygulamada netleştirecek tüzüklerin 2023 sonuna doğru yetiştirilmesi gerekecek.
Hemen belirteyim, geçiş dönemi öngörülüyor. 3 yıllık geçiş döneminde mali bir
yükümlülük getirmiyor. İthalatçıdan raporlama öngörülüyor. 2026’da kapsam 1
emisyonları için buna eşdeğer SKDM sertifikasının verilmesi hedefleniyor” diye
konuştu.
Özhelvacı: “Yeşil Mutabakat Çalışma Grubuna katkı verebiliriz”
Toplantının kapanış konuşmasını ise EGİAD Yönetim Kurulu Başkan Vekili Kaan
Özhelvacı yaptı. Toplantının son derece verimli geçtiğini ifade eden ve tüm emeği
geçenlere teşekkürlerini sunan Özhelvacı, Ticaret Bakanlığı tarafından hazırlanan
“Yeşil Mutabakat Eylem Planı’nın önemine işaret etti.
9 bakanlığın katılımcısı olduğu “Yeşil Mutabakat Çalışma Grubu” oluşturulmasının son
derece değerli olduğunu vurgulayan Özhelvacı, “STK ve üniversitelerden destek
alabileceği vurgulanan çalışma grubuna başta EGİAD olmak üzere tüm STK’lar olarak
her zaman destek olabilir ve katkı sunabiliriz” dedi.