Bu yıl 9’uncu kez düzenlenen Adana Lezzet Festivali’nde yine birbirinden eşsiz yemekler yendi, şehre gönül verenlerin hikayeleri dinlendi, Çukurova’nın bereketli topraklarında yılın dört mevsimi yetişen ürünlerin tadına bakıldı. İşte kebabıyla, ciğeriyle dünyada nam salan Adana’nın tencere yemeklerinden deniz mahsullerine uzanan geniş yelpazedeki özgün yemeklerini 3 gün süren festival boyunca deneyimlediğimiz duraklar.
BAMBAŞKA BİR ADANA RESTORANI
Ulusal basın mensupları ve birçok konuk, şehre festivalin resmi açılışından bir gün önce gelmeye başladı. Şehir otellerinin yanı sıra komşu illerde de otellerin yüzde yüz doluluğa ulaştığı festival başlamadan önce ilk durağımız House of Kamer oldu. Kamer Kıraç’ın sahibi olduğu restoran daha bahçesine adım atar atmaz konuklarını bambaşka bir atmosferle karşılıyordu. Merdivenlerindeki zarif heykellerden mumlarla aydınlatılan giriş yoluna, ağaçlarından süslemelerine her detay sizi içeride karşılaşacağınız o en özel Adana restoranına hazırlıyordu sanki. Beyaz keten örtüler, altın rengi kenar süslü servis tabakları, kristal bardaklar, çiçekler, şamdanlar, duvar süslemeleri ve biblolar, tablolar bir restorandan çok Kamer Hanım’ın evine özel bir yemeğe davetliymişsiniz havası uyandırıyordu. Adana’nın meşhur ciğerinin yanı sıra yüksük çorbası, patlıcan dolması, vişneli sarma, geleneksel börekler yerelde üretilen en kaliteli malzemelerle, özenle hazırlanmıştı.
YEREL MALZEMELERLE ÖZGÜN TATLAR
1940’lardan kalma müstakil binasında ağırladığı konuklarıyla tek tek ilgilenen Kamer Kıraç, mutfakla masalar arasında mekik dokurken kısaca hikayesini de anlattı: “Geçmişten geleceğe kültürel miras olan mutfak, sofra ve ağırlama sanatını yaşatmak, gelecek nesillere doğru aktarmak için geleneksel değerlere olan hassasiyetim ve yıllar içerisinde biriken kişisel deneyimlerimle oluşturduğum kültürü, bu binada, başka insanlarla, dünyayla paylaşmaktan büyük mutluluk duyuyorum. Malzemenin en kalitelisini, doğal olanını, taze olanını kullanarak hazırlığını yaptığım yemeklerle pişmek ve onları bahçemden topladığım taze çiçekler, kolalı keten örtüler, peçetelerle kurduğum özenli sofralarda özel tabaklar ve aksesuarlarla, şıklıkla sunmak en büyük tutkum.”
DENİZ MAHSULLERİ ŞÖLENİ
Merkez Park’ta ev sahibi Adana Valisi Yavuz Selim Köşger’in açılış konuşması ve mangal ateşini yakmasıyla başlayan festivalde bir diğer önemli lezzet durağı Ege Balık Adana restoranı oldu. Şehrin sularında yetişen ürünlerin özgün reçetelerle buluştuğu restoran Adana’nın sadece kebabıyla değil balığı ve deniz ürünleriyle de iddialı olduğunu kanıtlar gibiydi. Restoranın sahibi, tam bir Adana sevdalısı Erol Altun. 20 yılı aşkın süredir şehre gastronomi alanında eşsiz katkılar sağlayan Altun, 22 ülkede 90 bini aşkın turizm profesyonelini bir araya getiren Skal International’a bağlı Çukurova Kulübü’nün Başkanı. Festival konuğu gastronomi yazarları ve basın mensupları, Erol Bey’in kendi reçeteleriyle hazırladığı ve Adana sahillerinde avlanan balık, karides, mavi yengeç ve kalamar yeme fırsatı yakaladı. Şehrin deniz mahsulleriyle de gastronomi turizminde yer alması için yıllardır bireysel olduğu kadar başkanı olduğu dernekle de emek sarf eden Altun “Böylesi zengin bir ekosisteme sahip şehirde yetişen özellikle mavi yengeç ve karides uluslararası arenada yer alacak kadar özgün bir lezzete sahip. Toroslar’dan eriyerek akan kar ve yağmur suları, Ceyhan, Seyhan ve Göksu nehirleriyle birleşip Akdeniz’e ulaşıyor. Bu tatlı sular, denizin tuzlu suyuyla karışarak balıkların besin değerini zenginleştiriyor; etlerine dolgunluk, aromalarına eşsiz bir lezzet veriyor” dedi.
KADINLARIN EL EMEĞİ GÖZ NURU
Festivalin ikinci günü ilk durak, Kazancılar restoran oldu. Sabah kahvaltısında yenen leziz ciğer, şehirde güne tam bir Adanalı gibi başlamanın ilk adımıydı. Tarihi çarşının o keyifli sokaklarında rehber eşliğinde yürüyerek yapılan gezide Kadın Kooperatifleri Birliği’nin el emeği ürünlerinin hikayeleri, Büyük Saat ve Ulu Cami Külliyesi’nin tarihi dinlendi, tarihi Tepebağ evleri sokağında fotoğraflar çekildi, Kahve Müze’sinde geleneksel içeceklerimizin başında gelen kahvenin yolculuğuna tanıklık edildi. Öğle yemeği molası ise Adana Olgunlaşma Enstitüsü Kültür Sanat Merkezi’nin tarihi binasının avlusunda verildi. Enstitü üyesi kadınların saatler süren el emeğiyle hazırladıkları eserlerin sergilendiği alandaki aksesuarlar, takılar, geleneksel giysiler, tarihsel motiflerle bezeli porselen yemek takımları tüm konukları hayran bıraktı. Yine geleneksel motiflerle elde hazırlanmış porselen ve seramik eserler satılan Kültür Merkezi’nin mağaza bölümünde yapılan alışverişten sonra avluda kurulan şık masalarda buluşan konuklar enstitünün çalışmalarını da yöneticilerinden dinledi.
“HER YIL BİR ADIM İLERİ TAŞIYORUZ”
11 Ekim Cumartesi günü festival alanında Vali Yavuz Selim Köşger ile bir araya gelen basın mensupları festivale ve şehrin Gastronomi turizmine katkılarını, Gastronomi alanındaki çalışmaları, gelişmeleri Vali Köşger’den dinlediler. Son durak ise Onbaşılar Kebap Restoran oldu. Festival organizasyon komitesinde yer alan, aynı zamanda Çukurova Turistik Otelciler ve İşletmeciler Birliği Başkanı olan Tayyar Zaimoğlu tarafından ağırlanan konuklar burada da yerel yemeklerin tadına baktı. Her yıl olduğu gibi bu yıl da festivalin yazar, şef, gazeteci, jüri üyesi, konuşmacı, panelist tüm konuklarını ağırlayan Zaimoğlu herkesle tek tek sohbet ederek festivali nasıl uluslararası arenaya taşımak istediklerini anlattı. Adana’nın UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’na gastronomi dalında girmesi için artık son aşamaya gelindiğinin altını çizen Zaimoğlu “Her yıl festivali gastronomik açıdan bir adım daha ileriye taşıyoruz. Yerel yemeklerimiz, tatlılarımız, sokak lezzetlerimizle Adana globalde de bu festivalle tanınır olacak.” dedi.
Sekiz yıldır olduğu gibi dokuzuncu yılda da Adana’ya gelen davetliler ve elbette festival ziyaretçisi yüz binlerce konuk tatlısından tuzlusuna, kebabından ciğerine, deniz mahsullerinden içeceklerine en özel Adana lezzetlerinin tadına baktığı bir hafta sonu geçirdi.
